Istanbul Fire Brigade

Discussions on the final era of the Ottoman Empire, from the Young Turk Revolution of 1908 until the Treaty of Lausanne in 1923.
Gladio
Member
Posts: 7
Joined: 05 Oct 2004 11:55
Location: Poland

Istanbul Fire Brigade

Post by Gladio » 21 Apr 2005 21:32

I'm searching for info about the Istanbul Fire Brigade during WWI ( activity,uniforms..).Thanks in advance

User avatar
Peter H
Member
Posts: 28628
Joined: 30 Dec 2002 13:18
Location: Australia

Post by Peter H » 22 Apr 2005 04:30

Constantinople Fire Brigade-the paramilitary fire brigade service of the capital of the Ottoman Empire.

An elite unit of the Turkish army in WW1.It trained for fire-fighting and an armed combat role.Founded in 1712 the 'tulumbacilars' or pumpers was well trained and funded.

In 1914 it had 4 battalions, but during the war another 6 battalions came in existence. They were deployed as follows in combat operations:

Gallipoli: 1st, 3rd, 5th, 6th battalions
Mesopotamia: 2nd, 4th battalions

Still providing fire protection
Constantinople: 7th, 8th, 9th,10th battalions

These are some photos of the unit:

Image
http://www.geh.org/ar/strip09/m197501115054.jpg

Image
http://www.geh.org/ar/strip09/m197501115055.jpg

Image
http://www.geh.org/ar/strip07/m197501115056.jpg

Image
http://www.geh.org/ar/strip07/m197501115059.jpg


More excellent photos of pre-1914 Turkey can be found here:

http://www.geh.org/ar/chus/turkey/chuss ... 00001.html

Gladio
Member
Posts: 7
Joined: 05 Oct 2004 11:55
Location: Poland

Post by Gladio » 22 Apr 2005 10:46

Thanks a lot for that info and photos :D

User avatar
Peter H
Member
Posts: 28628
Joined: 30 Dec 2002 13:18
Location: Australia

Post by Peter H » 17 Mar 2007 13:56

Has anyone got any further details on this unit?

Thanks in advance.

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Post by Tosun Saral » 17 Mar 2007 21:11

According to an invitation of Sultan Abdülaziz In 1872 Hungarian Count/Graf Odön/Edmund Szeckenyi who received in London fire education come to Istanbul and was made President of Ottoman Imperial Fire Department. Count Szeckenyi was President of Hungarian Fire department. He established 4 fire battalions and returned to Hungary. During the rule of Sultan Abdülhamid the II he was invited again to Istanbul and made Pasha. He remained until 1922 in Istanbul as President of the Fire department.
Here are some pix of Tulumbacilar:
http://www.ibb.gov.tr/tr-TR/Kurumsal/Yo ... i/Tarihce/

All girls of Istanbul were in love with Tulumbacilar. They were all good looking young men. Uni.students, sons of pasha's were among them. To be a Tulumbaci was an honour. Songs even written about them. The following song is still singing today. A girl who is in love sings this song:
"Yangın var! yangın var!
Ben yaniyorum
Yetişin a dostlar
ben yaniyorum."

Visiting ca Imagerd of the Pasha:



"There is fire! There is fire!
I am burning
Come on Friends
I am burning"

User avatar
Peter H
Member
Posts: 28628
Joined: 30 Dec 2002 13:18
Location: Australia

Post by Peter H » 20 Mar 2007 13:26

Thanks Tosun.

regards
Peter

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Tosun Saral » 20 Jul 2010 09:48

Count/Graf Odön/Edmund Szeckenyi Pasha
You do not have the required permissions to view the files attached to this post.

User avatar
Peter H
Member
Posts: 28628
Joined: 30 Dec 2002 13:18
Location: Australia

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Peter H » 20 Jul 2010 12:10

Thanks Tosun.

From Grosser Bilderatlas des Weltkrieges
You do not have the required permissions to view the files attached to this post.

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Tosun Saral » 17 Dec 2017 14:59

Commanding General of Fire Reğiments of Turkish Army Hungarian born and Turkish citizen Exz.Graf Ödon/ Edmund Széchenyi Pasha von Sárvár-Felsövidék.
Tosun Saral collection
You do not have the required permissions to view the files attached to this post.

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Tosun Saral » 17 Dec 2017 15:01

Artillery 1st Lt.Gustav Fery Széchenyi Bey son of Széchenyi Pasha. He took part in the 24 cm motor mörser battery no:9 at Gallipoli and Smyrna (İzmir)
You do not have the required permissions to view the files attached to this post.

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Tosun Saral » 17 Dec 2017 15:02

Countess/ Grafin Exz. Graf Edmund Széchenyi Paşa von Sárvár-Felsövidék. She donated her life to Turkish Red Crescent Organization.in İstanbul. She is proudly wearing medals of Turkish Red Crescent.
You do not have the required permissions to view the files attached to this post.

stevebecker
Member
Posts: 1417
Joined: 01 Jul 2006 03:04
Location: Australia

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by stevebecker » 18 Dec 2017 01:01

Mate,

I record this unit as;

Constantinople Fire Bde Regt 10xBn's - *1st, 3rd, 5th and 6th Bn's to Gallipoli - 2xBn's *2nd & 4th Bn's to Muebrett Div Mesopotamia 1-15 under Ali Bey later Constantinople 7th 8th 9th 10th Bn's

As to the 2nd and 4th Bn's

Müretteb Division Mürettep Irak Regt + MG Co Itfaiye (2x Bn's Constantinople Fire Brigade) Regt LtCol Ali Bey Also known as Müretteb or Mürattep Div (turkish word meaning Composite) 2xBn's *2nd & 4th Bn's Constantinople Fire Brigade + possibly Persian (Iraq) Milita Sahrica Müfrezesi Jandarma - Maj Hakki renamed Satra Regt - Maj Ata - Iraq tribesman - Ucemi or Acumi Sadun Pasa & Ajaimi Bey disbanded to 35th and 38th Div's after first Battle Kut reported Fire Brigade lost heavy at Shaiba or Suayyibe 12/14-4-15 and at Amara 6-15 at Nasiriya 12/23-7-15 at battle of Ctesiphon 22-11-15

There is no record so far of what happened to the two Bn's agter the disbanding of this force?

Did they return to Constantinople or remained in the 35th or 38th Div's

Cheers

S.B

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Tosun Saral » 23 Jun 2020 10:57

A Speech delivered by me at Turkish Hungarian Friendship Association in Ankara on 2019 " Graf Ekselans Edmund (Ödön) Széchenyi Paşa von Sárvár-Felsövidék Pasha and establishment of first Fire organization in Turkey" The article was published on Düşünce ve Tarih Dergisi,March 2020

Hazırlayan: İsmail Tosun Saral
Türk Macar Dostluk Derneği’nde verilen konferans
Türkiye’de Modern İtfaiye Teşkilatının Kurucusu Macar Kontu Ekselans Edmund (Ödön) Széchenyi Paşa von Sárvár-Felsövidék

İstanbul’da büyük bir deprem olacağı ilim adamları tarafından devamlı yazılmakta ve söylenmektedir. Anadolu bir deprem bölgesidir. Bu nedenle tarih boyunca bir çok antik şehir yerle bir olmuş ve terk edilmiştir. İstanbul da depremlerden çok hasar görmüştür. Bu nedenle Osmanlı Devleti taş binalar yerine depreme dayanıklı, sallanabilir, yaylanabilir amma yıkılmayan ahşap binalar inşa yolunu seçmiştir. Ahşap binalar depremlerde can kaybını önlemiş, ancak, başka bir felakete engel olamamıştır. Bu felaket yangındı. 1870’den önce, İstanbul’da veya Türk İmparatorluğu'nun başka bir şehrinde yangınla mücadele edecek itfaiye diye bir modern teşkilat yoktu. Ayrıca, dünyada Rusya hariç Türkiye’deki gibi yıkıcı etkileri olan büyük yangınların yaşandığı başka ülke de yoktu. Evlerin ahşap olması ve sokakların darlığı yangınları çok arttırıyordu. Sokaklar o kadar dardı ki üç adam bile yanyana yürüyemiyordu. İstanbul’da bir yangın çıkınca, en azından 200 ila 300 ev anında yanardı. 3000 ya da 5000 evin bir kerede yandığı da olurdu. 1870 yılında şehrin Pera (Beyoğlu) semtinde iki bin kişinin öldüğü bir yangından sonra, Sultan Abdülaziz başlangıçta sadece İstanbul için, Avrupa modelinde bir itfaiye teşkilatı kurmaya karar verdi. Bu amaçla, 9 Ocak 1870’de Budapeşte’de modern bir itfaiye teşkilatı kuran Peşte itfaiye komutanı Macar soylusu Ekselans Graf Ödon Széchenyi von Sárvár-Felsövidék’i Türk başkentine çağrıldı ve sultan ona büyük yetkiler verdi. 14 Aralık 1839 tarihinde Macar şehri Pozsony’de ( Bratislava, Pressburg/Preßburg) doğan Macar Kontu Ödön Széchenyi, Macaristan’ın siyaset ve kültür tarihinde kalıcı izler bırakmış bir aileden gelmektedir. Büyük bir aydın olan dedesi Ferenc Széchenyi, Macaristan Millî Kütüphanesi’nin kurucusudur. Babası István Széchenyi, Napolyon’la yapılan savaşlarda yüzbaşı rütbesiyle Avusturya ordusunda görev yapmış, savaştan sonra Macar Bilimler Akademisi’ni kurmuştur. Ödön’ün kardeşi Öjen, Macarlar’ın Avrupa’ya gelişinden önceki yurtlarını ve buraların XIX. yüzyıldaki sakinleri olan Çerkez, Kabartay, Avar ve diğer Türk boylarının sosyal hayatını incelemek için Kafkasya ve Orta Asya’ya geziler düzenlemiş ünlü bir seyyahtır.
Sultan'ın iradesiyle Kont Széchenyi örneği sadece birkaç Avrupa kentinde bulunan itfaiye teşkilatını kurdu. Paşa gerçekten harika bir iş çıkarmıştı. İstanbul'daki itfaiye teşkilatı dünyanın en iyi teşkilatlardan biri olmuştu.
Kadirşinaz Macarlar Kont Széchniy’i hiç unutmadılar. Türk hizmetine girmesinin 25. yıldönümü vesilesiyle 20 Nisan 1899 günü, Viyana ve bir çok Macar kentinden, Macar itfaiyecilerinin hamisi Arşidük Josef'den, Avusturya-Macaristan Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Baron v. Braun ve Alman büyükelçisinden sayısız tebrikler yollandı. Temesvar ve Stuhlweißenburg'dan itfaiye temsilcileri kutlamaya geldiler. ve Türk itfaiye yetkilileri jübilede ona hitap ederek “Széchenyi Paşa aldığı tüm onurları sonuna kadar hak ediyor!” dediler.
Széchinyi Paşa’nın meslek hayatında 30. yılını kutlamak için 52 kişiden oluşan bir Macar itfaiye heyeti de 11 Temmuz 1892 günü özel bir trenle İstanbul’a geldi. Peşte Gönüllü İtfaiyeciler Birliği Yöneticisi Ernő Bárány başkanlığındaki heyet Sirkeci İstasyonunda Széchenyi Paşa ve 6 Türk yetkili tarafından karşılandılar. Akşam "Hotel de Pesth" da (Peşte Oteli ) heyet şerefine bir yemek verildi. Yemekten sonra üniformalarıyla büyük sükse yaratan Macarlar, Tepebaşı Bahçesinde konser veren Macar Orkestrasını dinlemeye gittiler. Sultan Macarlara hoş geldiniz mesajını sunmak için başyaverini yolladı.
İtfaiye Alayı sadece yangınla mücadele etmedi, 93 Harbi denilen 1877-78 Osmanlı Rus Harbinde Plevne ve Şipka geçidi muharebelerine katıldı. Büyük Savaşta İngilizlerin Gelibolu Yarımadasını tahliyesinden sonra Gelibolu Kabatepe’ye yollandı. Paşa’nın oğlu Gustav Fery Széchenyi Bey çok iyi Türkçe bildiği için Çanakkale Cephesine yardıma gelen Avusturya Macaristan Ordusu 9 nolu 24’lük Skoda havan bataryasında Üstteğmen rütbesi ile görev aldı.
Bir Baltık Almanı olan Bernhard Stern-Szana
13 Haziran 1867 tarihinde Riga’da doğdu. Doğu’ya duyduğu merak nedeniyle gençlik yıllarında geldiği Viyana’da yerleşti ve bir Avusturyalı yazar, tarihçi, gazeteci, muhabir, seyyah, kültür tarihçisi olarak ün kazandı. Viyana’da çıkan Neues Wiener Tagblatt Gazetesinin redaktörlüğünü yaptı. Uzun yıllar İstanbul’da muhabir olarak çalıştı ve Osmanlı Türkiyesi hakkında çok doğru bilgiler ihtiva eden makaleler ve kitaplar yayınladı. Türkiye ve şarkı iyi tanıdığından yazılarına çok değer veriliyordu. Yazılarında Bernhard, Szana Bernhard, Stern Bernhard isimlerini de kullandı. 20 Eylül 1929 da Viyana’da vefat etti. Bernhard Stern-Szana itfaiye teşkilatını ve 1897 yılında yapılan bir tatbikatı anlatıyor:
“Teşkilat 8000 erden oluşuyor ve itfaiye eratı 6 kışlada barınıyordu. Tamamen askerî düzende İtfaiye Alayı şeklinde organize edildi. İtfaiye Umum Komutanı Széchenyi Paşa olup yardımcısı Tümamiral Mehmet Ali Paşa idi. Alayda ayrıca bir miralay, bir kaymakam ve çok sayıda Binbaşı, Yüzbaşı ve subay bulunuyordu. İtfaiye Alayı bünyesinde kara itfaiyesi ve deniz itfaiyesi şeklinde taburları teşkil edilmişti. Alay sayısı daha sonra ikiye çıkarıldı. Vasileios Zacharias adında yoksul bir Rum gençi de bu birliğe yazıldı. Çalışkanlığı ve zekası sayesinde takımbaşı oldu. Zacharias daha sonra ki yıllarda “Ölüm Tüccarı” namı ile meşhur olacak Basil Zaharoff’du.
İtfaiye erlerinin oldukça zevkli, elegant, güzel ve aynı zamanda fonksiyonel üniformaları onlara zarif bir görünüm veriyor, böylece geçit törenlerinde Arnavut ve Arap askerleriyle birlikte her zaman en büyük ilgiyi çekiyorlardı. Yakasında itfaiyeci işareti olan üniforma mavi kumaştan yapılmıştı. Başlık olarak kırmızı deri kaplı siperliksiz alüminyum miğfer takarlar, enseleri boyun koruma derisi ile korunur, yüksek çizme giyerlerdi. Bu itfaiye Alayları her biri en iyi yabancı firmaların üretimi olup yurtdışından alınan su püskürtücüler, hortumlar, merdivenler, pompalar, kurtarma araçları gibi devrin en modern ve gerekli malzemesi ile donatılmıştı. Sık talimler ve tatbikatlar sayesinde Türk itfaiye neferleri mükemmel bir şekilde eğitildiler. Bir yabancı gözlemci "İtfaiyecileri görünce onların Türk olduklarına inanamadım, Avrupalı zannettim” diye itirafta bulundu.
Tatbikat resmigeçitle başladı. İstanbul’un yangın muhafızları mükemmel bir askeri düzen içinde geçtiler. Herkes her emri sakince ve güvenli bir şekilde yerine getirdi. Her şey saat gibi tıkır tıkır işledi. Aksayan bir şey olmadı. Yanmakta olduğu farz edilen bir eve müdahale ediş tarzı bana çok ilginç geldi. Elimde kronometre ile tatbikatı izledim. Bir dakikadan az bir zaman içinde bir itfaiye eri elinde kanca ile eve tırmandı, üçüncü kata çıktı. Sonra itfaiyeciler üçüncü kattan aşağıda gerili olan atlama brandasına atlamayı, kurtarma kaydırağı ve kurtarma halatı ile yangınzedeleri tahliyeyi gösterdiler. Her şey hızlı ve sessiz bir şekilde yapıldı. Bütün eve bir buçuk dakika içinde müdahale edildi. Bu müdahale esnasında Pompalar çalıştı, sucular su taşıdılar, su püskütücü şırıngalar arabalardan alındılar, su püskürtmeye hazırlandılar ve söndürme için gerekli tüm önlemler hassas bir şekilde ele alındı ve yapıldı.
Bernhard Stern-Szana’nın Széchenyi Paşa’nın ölümü üzerine kaleme aldığı Anıları
“Stephan Széchenyi’nin oğlu olup elli yıldan beri Askerî İtfaiye Örgütü komutanlığını yapan Graf Edmund Széchenyi-Paşa İstanbul’da seksen iki yaşında öldü. Haliç'te Abdülaziz, V. Murat, II. Abdülhamid, Mehmet Reşat ve Vahdetdin gibi beş sultana aralıksız hizmet eden ve onlardan anlayış gören tek devlet adamı idi. Geçmişte, Konstantinopolis tam anlamıyla bir yangın yeri idi. Bir yangında üç bin, yirmi bin evin yandığı hiç de olağan dışı bir şey değildi. Bir yangında yirmi sekiz bin ev yanmıştı ve bu tür felaketlerin alevlerinde binlerce, hatta on binlerce insan can vermişti. Bu felaketleri önlemek için, bundan 200 yıl önce İbrahim [Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ] adında bir büyük vezir (sadrazam) Türk tarih yazarlarının “Müslim Dâvûd” dedikleri bir Fransız dönmesinin tavsiyesi üzerine (1720 de) yeniçeri ortaları arasından seçilen bir “Yangın Söndürme Ocağı” (Tulumbacı Ocağı) kurdu. Daha sonra Sultan Mahmut Yeniçeri Ocağını ortadan kaldırdığında, hamallar, hamal loncaları, takacılar, kayıkçılar yangın çıkması halinde yangına müdahale etmek zorunda kaldılar. İlk kuruluşta Ocağın mevcudu sadece elli kişi idi ve Yeniçeri Ocağı ortadan kaldırıldığı vakit sayısı beş bine çıkmıştı. Bunlar meşhur Tulumbacılardı. Her turist, Konstantinopolis'te kaldıkları süre boyunca, muhakkak Tulumbacı faaliyetini görebilme fırsatı yakalıyordu. Bir yangın çıktığında Tulumbaçılar değişik mahallelerden, yarı çıplak, sadece uzun bir gömlek ve beyaz pantolon giymiş olarak, baş açık ve yalın ayak, yollarına çıkan her şeyi devirerek yangına koşarlardı. Başlarında elinde uzun bir değnek olan kırmızı ceketli, rüzgardan hızlı bir kişi “Yangın Var!”,”Yanıyor!” diye bağırarak koşar yol gösterirdi. Yangın mahallini ve sokağını bilen ve elinde uzun bir değnek olan kırmızı ceketli adamı takiben önce kötü bir hortumu vücuduna dolamış olan hortumcu gelirdi. Bunları iki paralel sırık üzerine oturtulmuş tulumbayı taşıyan 4 adam takip ederdi. Gerisi ise yangın söndürme veya kurtarma niyetleri olmayan sadece yağma arayan silme serserilerdi. Bu çeteler gerçek bir veba idi ve halk bu tulumbacılardan yangından çok daha fazla korkuyordu. Sonunda Sultan Abdülaziz, Budapeşte İtfaiye Teşkilatını kuran Macar Kontu Edmund Széchenyi’yi askerî disiplinli bir Konstantinopolis itfaiyesinin kurulmasıyla görevlendirdiğinde halk rahat bir nefes alabilirdi. Lâkin her şeyden şüphelenen sivri zekalı Sultan hükümeti Széchenyi itfaiyesinin yangın alarmına katılmasına önceleri izin verilmedi. Ancak, tulumbacıların her yangında ön safta yer almaları nedeniyle bakanlıklara gelen özel şikayetler ve sultanın onayını aldıktan sonra yangınlara müdahale edebildiler. Tulumbacılar, Széchenyi’nin göreve getirilmesinden sonra bir bir ortadan kaybolmak zorunda kaldılarsa da ganimetlerini devam ettirebilecek önlemleri de aldılar. Sultan Abdül Hamid'in tahttan indirilmesinden sonra Genç Türk rejimi tulumbacılar meselesini daha güçlü bir şekilde ele aldı: Önce Tulumbaçıların sadece kendi bölgelerinde faaliyet göstermelerine izin verildi ve sonra lonca tamamen dağıldı. Széchenyi Paşa bazı engellerle çarpışmak zorunda kaldı. Buna rağmen en korkunç yangınlarla başa çıkabilecek derecede iyi eğitilmiş altı kışlada kalan sekiz bin kişilik bir İtfaiye Alayı kurabildi. Yangın durumunda, her işe karışıp resmî bir itfaiye komutanı görevini üstlenenler kurtarma işini alevlerin yapabileceğinden daha fazla tehlikeye sokabiliyordu. İstanbul'daki bir büyük (1908 Çırçır ) yangın sırasında Büyük Vezir (Kıbrıslı) Kâmil Paşa, Harbiye Nazırı Osman Nizamî Paşa, Tophane Nazırı Nisa, Muhafız Komutanı Mahmud Muhtar, Bahriye Nazırı Amiral Arif Hikmet Paşa, İçişleri Bakanı Hakkı, Vali Ziver Bey, Zaptiye Nazırı Sami Farukî, İstanbul Muhafızı Ferid ve Sultan'ın üç özel temsilcisi gibi devlet büyüklerinin yangın yerinde hazır bulunduklarını gördüm. Bu on iki Paşa veya Bey’in her biri İtfaiye Alayı Komutanı Szécheny’nin düzenine aldırmadan kendi kafalarına göre emirler verdiler. Bütün bu kargaşaya rağmen Széchenyi Paşa kişisel yeteneği, zekası ve taktiği ile başarılı oldu.
Büyük bir saygınlık kazandı. En yıkıcı unsura karşı savaş kazandığı için halk Ona “Yangın Paşası” ünvanını takdı. O yüzyıllardır Doğuya gelip macara arayan Macar ve Polonyalı göçmenlerin şüphesiz en sempatik olanlardan biriydi. Diğerleri gibi kötü para ve boşuna onur peşinde koşmadı, ancak kendi iyiliği için macera aradı ve her zaman ve her koşulda karakter ve tutum, zarafet ve inceliği nasıl koruyacağını bilen nadir macaraperestlerden biri olarak kaldı. İsteğim üzerine yaşam hikayesiniyazıp bana verdi:
"Ben küçük yaştan beri bir spor hayranıyım. Özellikle su sporları yoğun ilgimi çekiyordu. Donanmada tayfa olarak başladım, kaptanlığa kadar yükseldim. Evde uzun müddet oturmadım. 1867 yılında planını kendim çizdiğim bir buharlı tekne ile Tuna, Main, Rhein, Marne ve Seine nehirleri boyunca akıntıya karşı giderek Paris’deki Dünya Fuarına geldim. Bu buharlı tekne, Orta Avrupa'yı baştan başa geçen ilk tekne oldu. Paris'te tebrik edildim ve kutlandım, İmparator III. Napolyon ve İmparatoriçe Eugenie, bu ilginç fikrimi ödüllendirmek ve bana Onur Lejyonu Haçını vermek için tekneme geldiler. Donanmada iken, yangınla mücadele benim gençlik aşkımdı. Ben Paris, Londra ve Amerika'da A dan Z ye kadar herşeyi inceledim. Adeta sıfırdan öğrendim.
Londra’da bütün gücümle söndürme faaliyetine katıldığım bir yangından sonra eve geldiğimde, Lord Palmerston'un bir uşağı yaklaştı ve bakanın beni bir akşam yemeğine davet ettiğini bildirdi. Uşak ilk önce bana davet mektubunu vermek istemedi. Çünkü beni üstümdeki kirli elbisemden dolayı bir Macar asili değil de işçi zannetmişti. Dünyanın birçok yerini dolaştıktan sonra memleketim Peşte'ye geri döndüm ve önde gelen kişilerin ve otoritelerin kayıtsızlığına rağmen uzun çabalar sonunda itfaiyeyi burada düzenledim. İtfaiyeyi kurabilecek bağışı toplamak için bir dilenci gibi ev ev dolaşmak zorunda kaldım. Sonunda, bir kaç zengin Peşteli Yahudi bana yardımcı oldular. O sırada Budapeşte'de bulunan Alexander Dumas’ın açıkça yaptığı büyük yardım halkı ateşledi. Budapeşteliler yardım bakımından bir yabancıdan aşağı kalmadıklarını gösterdiler. Budapeşte'deki işimi az zamandan daha kısa sürede başarmıştım ki yabancı ülkelerde macara arama konusundaki doyumsuz arzularım beni yine evden uzaklaştırdı, bu yüzden hayatım boyunca burada kalmak için Konstantinopolis'e geldim. "
İtiraf etmeliyim ki Széchenyi-Paşa'nın kısa öz biyografisini biraz traşladım. Bu iyi ve cesur adamın dünyada sadece iki düşmanı vardı: Dilbilgisi (gramer) ve Doğru Yazım (ortografi). Bunlarla Türkleşmiş Macararistokratı yaşam boyu savaştı. Bu yazım hataları bana yazdığı tüm mektuplarında görülür. Örneğin, seçilmiş güzel sözler yanında ve her zaman korkunç hatalar da vardı.
“Sevgili efendim, zarif davetinizden pişman olma
dün dört ve yirmi saat süren sevgili eşimin sevinci ile kabul edildi; size çok teşekkür ederek, saygın ve keyifli bir şirkette akşam geçirmek için sabırsızlanıyoruz. "
Bir defasında sağlık durumu hakkında bilgi vererek teşekkür etti: “Tanrı'yı övün! Benim için biraz daha iyi, sahip olduğum bir akciğer ildihapından, tekrar iyileşmek uzun zaman alıyor. "
Mesleki çalışmaları sırasında yüzlerce kez ölümle karşı karşıya kaldı; ama kahramanlıkları ve üstesinden geldiği tehlikeler hakkında yazdığı raporlar ne kadar dokunaklı ve alçakgönüllü!
“Binlerce ahşap evin ortasında, harare o kadar büyüktü ki benim ve boru operatörünün bıyığı yandı; Bana bir Jds geldi. Büyük bir kapım var, bizi yanmaktan korudu, birkaç dakika içinde her biri 10-10 metre ileri gitti ve sonunda mümkün oldu hazırlanmak için."
Bir keresinde, yangınla mücadelenin ön sathında, mucizevi bir şekilde ölümden kurtulur. Cesaretinin övgüsünü şaka ile karışık mütevazi bir şekilde gizlemeye çalışır. Bana yazdığına göre:
“Allahın lütfuyla mucizevî bir şekilde hayatta kalabildim. 15 metre yüksekliğindeki baca boğa güreşinde boğanın saldırması gibi üstüme düştü ve altında kaldım. Herkes öldüğümü inandı, birkaç dakika sonra gözlerimi açtım ve kendime geldim, nefes alabiliyordum. Sadece on dakika sonra yangın söndürme komutasını yeniden ele aldım. Ne yazık ki, Mile Kapelli adlı hanım yanarak öldü, çubuklu pencereler nedeniyle kurtarılamadı ve bazı itfaiyeciler de yaralandı. Büyük bir mutlulukla Majeşte Sultan tarafından büyük kordonlu Osmanlı nişanı ile ödüllendirildiğimi öğrendim.”
Nişanlar ve onurlar Ona bolca verildi. Ama hiç servet sahibi olamadı. Miras kalan servetine bile el konuldu. Stephan Szécheny'nin oğlu ve varisiydi. Ne var ki ilk evliliğinde Wurm adında orta sınıf bir Budapeşteli kızla ve ikinci evliliğinde Krittopulos adında bir Yunan Ortodoks Stambul balıkçısının kızıyla evlendiği için Aristokrat akrabaları açtıkları uzun süren davalarla Onu çok üzdüler. Çünkü babası Stephan Széchenyi'nin yazdığı vakıf senedi “Fideikommisse” şartına haizdi, mirasçının sadece kökten asil ve sırf Katolik bir aileden bir kadınla evlenmesi gerektiğini belirlemişti .
Bu nedenle diğer Széchenyiler Kont Edmund ve muhtemelen çocuklarına da malı mülkü konusunda ihtilaf çıkardılar. Bu arada, Paşa'nın en büyük oğlu babasını örnek aldı. Macera hevesiyle bir gün uzaklara gitti ve yıllar sonra Tahran'da İran Şahı'nın Posta Bakanı ve bir Ermeni ya da Megrel prensesi olan Dadian’ın kocası olarak ortaya çıktı. Medeniyet dünyasına dönüp dönmediğini bilmiyorum. Kont Edmund (Ödön) Széchenyi Paşa Korgeneral ve sultan yaveri gibi yüksek bir rütbeye sahip olmasına ve asil kökeni ile unvan, nişan, şeref zengini olamasına rağmen, Konstantinopolis'te çok mütevazi ve genellikle zor koşullarda yaşadı. Onu sık sık Credit Lyonnais veya Osmanlı Bankası'nda, kardeşi Macar Kral Naibi Kont Béla Széchenyi von Sárvár-Felsővidék’in tanrı rızası için yolladığı birkaç Franklık aylığı almak için minnet ve çaresizce gittiğinde gördüm. Maaşlarını saraydan ve Savaş Bakanlığı'ndan yılda bir defa alırdı. Daha sonra maaşlar bono ile ödenir oldu. Bu bonolar da Ermeni Sarraf veya bankerlerde yüksek faizle kırılarak nakte çevriliyordu. Bu geç maaş ödemeleri nedeniyle fırıncıya, kasapa ve bakkala olan veresiye faturaları büyüyordu. Sultanın ekstra bir hediyesi ile bazen baş döndürücü devasa meblağlara ulaşan veresiye borçlarının, bir süre silinmesi mümkün oluyordu. Bir tek muhteşem akşam yemeğinin Ona haftalar ve aylar boyu sürecek maddî sıkıntıya mal olacağını bilmesine rağmen, yaşlı Paşa, parlaklığı nasıl sunabileceğini bilen en asil bir gentilmen bir şövalye olarak kalabildi. Görevli yabancılar hatta ünlü Macarlar Konstantinopolis'e geldiğinde, Yangın Paşası onları davet eder, harika ve samimi bir akşam yemeği verirdi. Özellikle zaman zaman Sultan Abdülhamid’in davetlisi olarak büyük Macar oryantalist Ármin Vámbéry'in İstanbul’a gelişi her zaman böyle bir kutlama için fırsattı. Széchenyi Paşa’nın çok mükemmel bir sofrası vardı. Bu sofrada seçkin lezzetli yemekler çok kıymetli tabaklarda, Peşte’den telgrafla sipariş edilen Steinbrucher lager birası ve en iyi Ren şarapları ile
servis edilirdi. Eski Magnat (toprak beyi) Széchenyi Paşa'nın mektup örneklerinden dilbilgisi ve yazım ile çok az ilgili olduğunu öğreniyoruz. Bir gün yanıma geldi ve küçük bir mektup yazmamı istedi. Bir fincan Türk kahvesi ikram ederek mektubu yazdım. Birkaç saat sonra paşanın hizmetkârı bana teşekkür olarak değerli bir çinî çay servis takımı getirdi. Bu, tüm hayatı boyunca yaptığı soylu davranışlardan sadece birisi idi. Bu nedenle şair Alexander Dumas'a, bu ünlü Fransız tarafından yukarıda bahsedilen bağış için teşekkür mahiyetinde olmak üzere, değerli taşlarla süslü ve som altın kulplu aileden miras kalan bir kılıcı göndererek teşekkür etti. Her zaman yapılan küçük iyiliklere fazlası ile karşılık verdi. Kelimenin tam anlamıyla, eski güzel günlerin tam bir şövalyesi, centilmeni idi. Kesinlikle bir maceracıydı ama normalde Haliç'te rastlanan tiplerden çok farklıydı. O almak için değil, vermek için gelmişti. Bu Ateş Paşası, ikinci vatanına elinden gelenin en iyisini, bütün benliğini verdi. Çok gösterişsiz bir alanda, diğer tüm Avrupalı reformcu paşalarından daha fazla faydalı oldu ve hayır dua alarak çalıştı.

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Tosun Saral » 23 Jun 2020 11:06

A Küçük Zabit Çavuş NCO Sergeant of Fire Regiment
The sign of Fire regiment
You do not have the required permissions to view the files attached to this post.

Tosun Saral
Member
Posts: 4058
Joined: 02 Nov 2005 19:32
Location: Ankara/Turkey

Re: Istanbul Fire Brigade

Post by Tosun Saral » 27 Jun 2020 12:50

NCO sergeants
You do not have the required permissions to view the files attached to this post.

Return to “The end of the Ottoman Empire 1908-1923”